SARIYAHŞİ VE SİYASET 05.07.2007

Uzun bir aradan sonra sizlerle yani yurtiçinde ve yurt dışında bulunan hemşerilerimizle buluşmanın onurunu yaşıyorum, bu uzun arada bende herkes gibi sitemizi takip ettim, hemşerilerimizin acılarıyla üzüldük, sevinçlerine ortak olduk. geçen yılda işlerimiz yoğun olduğundan birazda tembelliğimizden köşemizi ihmal ettik, bu meyanda öncelikle sitemizin yapımcısı çok değerli Kamuran abiden, daha sonra site sakinlerinden özür dilerim.

Gelelim bu yazımızın konusuna, aslında Kamuran agabey ile bu konuda anlaşmıştık, sitemiz tarafsız olacak hiçbir parti reklâmı ve karalaması yapılmayacak diye, bütün partilere eşit mesafede olacağımıza bu konuda gerekli hassasiyeti göstereceğimiz dair “ilke” kararı aldık. Yazımın başlığına bakınca sanki siyaseten bir şeyler söylecekmiş gibi bir sonuç çıksa da ben yine ilkemize bağlı kalacağım. Bu konuda yazma ihtiyacı site’mizde forum köşesinde açılan bir konuya cevap yazarken aklıma geldi, çünkü siyaset demek Sarıyahşi’nin geleceği demek. Site olarak Partiler üstü olsak da herhangi bir partinin Sarıyahşi’nin geleceğine yaptığı yatırımı görmezden gelemeyiz.

Forumda 22 Temmuz seçimleri ile ilgili yazan hemşerilerimiz birazda destekledikleri partinin reklâmını da yapmak pahasına a-b-c partilerini eleştirmişler. Benim irdelemek istediğim konu tam burada başlıyor. Malum 22 Temmuz seçimlerinde yarışacak partiler adaylarını belirlediler ilçemizin bağlı olduğu Aksaray ilinde 14 parti toplam 56 Aday ve 2 bağımsız aday ile 4 milletvekilini almak için yarışacaklar. Benim ilgilendiğim konu hangi parti başa geçmiş, hangi aday seçilmişten ziyade listelere baktığımda kafama bazı sorular takıldı bunları sizlerle paylaşmak istedim.

58 Aday içersinde neden hiç bir tane Sarıyahşili yok ? Hani İlçemizden bu kadar okuyan insan vardı, bu kadar Aydınımız vardı. Kahvede, düğünde, dernekte hükümetler yıkan, hükümetler kuran insanlarımızdan neden hiç kimse yok ? Seçim zamanı ilçemizin yollarını aşındıran siyasetçiler oylarımızı aldıktan sonra neden yok oluyorlar? Hangi ilçe başkanımız kendi siyasetçisin yakasını tutup hesap sorabilmiştir. Şu ana kadar denemeyen parti kalmadı gibi bu güne kadar Sarıyahşi için ne yapılmıştır veya ne yapılmaya çalışılmaktadır. Belediye başkanlığı seçimlerde kavga yapan, ev kurşunlayan insanların amaçları ne idi ne oldu ? sırf bir seçim sonucu kendi destekledikleri aday seçilemedi diye aynı evde abi-kardeş, baba-oğul gelin-kaynana hala küs değiller mi?

Benim istediğim Sarıyahşililerden artık bağnaz siyaset anlayışını bir kenara bırakıp “Ben” olayını bırakıp “Biz” demeye başlayalım, hepimizin vatanı ister orada oturalım oturmayalım, istersek senede bir ay izine gidelim Sarıyahşi hepimizin doğduğu topraklardır. Sarıyahşi’miz için ne yapabilir derdinde olalım. Futbol takımı tutar gibi parti tutmayalım, seçim neticesinde bir yarıştır. Bunu A veya B kişisi kazanacaktır. Bunu kişisel Husumete dökmeye inanın değmez, seçimler her 4 yılda bir yapılıyor beğenmezsek bir dahaki seçime değiştiririz. Seçim için kimse kimseye zorluk çıkarmasın, kimse kimsenin kalbini kırmasın. Birbirimizin değil desteklediğimiz partinin adaylarının yakasını tutalım ve Sarıyahşi için ne yapacağını soralım, vaatlerinin takipçisi olalım, Tercihlerimizde kişi veya parti değil Projeler yarışsın. Sarıyahşi’nin geleceği için kim proje üretiyorsa oylarınızı onlara verin. Kuru vaatlerle karın doyuranlara itibar etmeyelim.

                                                                                   İlçede Soygun 17.03.2006

İlçemizde bir kaç kez soygun olayı vukua gelmiş, ancak bu zamana kadar hırsızlık olaylarının faili veya failleri'nin bulunamadığı belirtilmiş, ilçe halkının bu durumdan tedirgin olduğundan bahisle tepkilerini dile getirmişler, ayrıca internet sitemizden bir anket düzenlenerek kamuoyunun tepkisini ölçümlenmesi istenilerek sitemizde bir anket başlatılmıştır.

“”İlçemizde son zamanlarda arka arkaya gerçekleşen soygun olayları halkımızı tedirgin ediyor. ilce esnafı ve sakinleri "bu olaylar örtbas ediliyor". Diyerek tepkilerini dile getiriyorlar. Bazı esnaf, siyasi ve ilce halkından oluşan bir gurup hemşerimizin yoğun isteği üzerine bir anket yaptık. Anketimize katılarak destek verin...””

Türkiye' şartları göz önüne alındığında ilçede asayişten sorumlu Polis'imizin kısıtlı imkânları ile soygun veya soyguncuların şimdiye kadar yakalayamamış olması bir eksiklik değildir. T.C. Anayasasında Polis’in Görev ve selahiyetlerinin çerçevesi belirlenmiş olup, Polis olay olduktan sonra olay yeri incelemesi yapar suç mahallinde zan’lıların bırakmış olabileceği muhtemel suç delillerini toplar varsa parmak izi tespitinde bulunur. Örneğin hırsız olay yerinde nüfus cüzdanını düşürmüş olabilir veya ceketini unutmuş olabilir. Elde edilen bu veriler değerlendirilip eğer bu zanlılar daha önce herhangi bir suç'tan dolayı emniyet makamları tarafından gözaltına alınmış veya tutuklanmış ise emniyetteki kayıtlar ile karşılaştırılır, birbiri ile örtüşen kayıt varsa zanlılar emniyet'te sorguya alınıp olay günü zan’lının olay mahallinde bulunup bulunmadığı gibi konular araştırılır,

Ancak zanlılar birer profesyonel soyguncu ise burada polis’imizin fazla yapabileceği bir şey olmamaktadır. Takdir edersiniz ki Polis’in Gaybdan haber alma gibi bir özelliği yoktur. Gayb’i sadece Allah bilmektedir. Ortada herhangi bir delil ve en önemlisi Görgü tanığı yok ise Polis’in insan olarak pek fazla yapabileceği bir şey kalmamaktadır. Vatandaşımızda haklı olarak birkaç kez soygun olayı olması ve herhangi bir kişinin tutuklanmaması veya gözaltına alınmaması nedeniyle tepkilerini dile getirmektedir. Hukuk devletinde Güvenlik güçleri kesin bir delil veya görgü tanığı ifadesi olmadan herhangi bir kişi hakkında işlem yapması mümkün değildir. Çünkü böyle gözaltına alınıp suçsuzluğu ispat edilen kimselerin toplum nezdinde itibarları ile oynanmakta, bunun sonucu olarak düşmanlıklar ve husumetler meydana gelmektedir. Polisimiz bu dengeleri gözeterek çok hassas davranmakta kesin bir delile veya görgü tanığı ifadesine dayanmayan hiçbir işlemi yapmamakta olması Polisin olayları örtbas ettiği anlamına değil ne kadar titiz ve hassas çalıştığının bir göstergesidir. Tepkilerini dile getiren vatandaşlarımız sürekli Polisi eleştirmekte ancak İlçemizin en yoğun bölgesinde meydana gelen Hırsızlık olayında neden hiçbir “Görgü Tanığı” olmadığını göz ardı etmektedirler. Bu Hırsız veya Hırsızlar Marketlerden çaldıkların onca eşyayı cep’lerine koyup götürmemişlerdir. Bu kadar çok eşya çalınması ve herhangi bir görgü tanığı olmaması düşündürücüdür.

O yüzden değerli hemşerilerimden isteğim bu tür olaylar karsısında soğuk kanlılıklarını korumaları, kulaktan duyma bilgilerle hareket etmemeleri, kesin bir delil’e veya görgüye dayanmayan suçlamalardan kaçınmaları gerekmektedir. Bu tür dedikodu ile hareketlerin ilçemizde geçmişte ne gibi yaralar açtığı hepimizce bilinmektedir. Burada ayrıca dikkat edilmesi gereken diğer bir konu Güvenlik güçlerimizle haklimizin arasını bozacak provakatif eylemlerden ve ortamlardan uzak durmak gerekir. Güvenlik güçleri ile haklimizin arasını açmak kimseye fayda sağlamaz. Hemşerilerimizin şundan emin olması gerekir ki Güvenlik güçleri en az bizler kadar bu hırsızları, arsızları, namussuzları, katil’leri yakalamak istemektedir, ancak bu belli çalışmalar ve deliller ölçüsünde olduğu unutulmamalıdır. Sözlerimin sonunda hemşerilerimi Akli selime davet eder, ilçemizde gelişen asayiş olayları ile varsa bilgi ve görgüleri ile Güvenlik güçlerine yardımcı olmaları germemektedir. Şunu unutmayalım ki büyük bir çoğunluğu Yurtdışında Gurbette yaşayan hemşerilerimiz Annesini, Babasını, Kardeşlerini, Eşini, Çocuğunu önce Allah’a sonra ilçemizdeki Güvenlik güçlerine emanet ederek gönül rahatlığı ile Yurtdışına çalışılmaya gidildiği hiçbir zaman akıldan çıkarılmamalıdır. Adalet bir gün bize de lazım olabilir.

                                                                               İKİ SARIYAHŞİ  27:08:2006

Bir yaz yine geldi geçiyor, İmkanı ve zamanı elveren gurbetçilerimiz gurbet’ten sılaya dönerek izin yaptılar ve yapmaya devam ediyorlar. Gurbetçiler geldi Aileler şen’lendi Sarıyahşide ortam hareketlendi, Düğünler, Nişanlar çoğaldı. Bunların hepsi güzel şeyler ancak benim dikkatinizi çekmek istediğim konu (bazı ailelerin) izine gelirken yaşadıkları ülkenin Dil’ini, Dinini, Kültürünü ve Ahlak’ını da Sarıyahşi ye getirmeleri (Bilerek veya bilmeyerek). Bildiğimiz gibi Sarıyahşi’den Avrupa’ya giden birinci nesilden sonra ikinci ve üçüncü nesil’e ulaştık. Buda demek oluyor ki tamamen Avrupa doğup büyümüş bir neslimiz oldu, Kolay değil insanın Atalarının doğup büyüdüğü vatanından ayrı bir yerde yaşaması, dil’ini, Din’ini, kültürünü bilmediği bir ortamda doğmak orada yaşamaya mecbur olmak. Bizim birinci Sarıyahşi dediğimiz yıllarda Sarıyahşi’de;
- Çocuğunun adını büyüklerin yanında söylemezdin
- Çocuğun tandıra düşecek olsa kalkıp tutamazdın,
- Eşinin ismini söyleyemezdin
- Bir mecliste Büyük ve küçükler yerlerini bilirlerdi
- Büyükler saygıyı hak ederdi
- Küçükler sevgiyi hak ederdi
- Komşu Hakkı, Akraba Hakkı her şeyin üstünde tutulurdu
- İnsanlar mütevazi ve sade yaşarlardı
- Televizyon yoktu ama güzel dost sohbetleri vardı
- Her üretilenin değeri bilinirdi israf edilmezdi
- Yok’luk vardı ama Mert’likte vardı
- Yardımlaşma, Dayanışma en ileri düzeydeydi
- Kısır siyasi çekişmeler yoktu
- Hastalıkta, Cenazede dayanışma en ileri düzeydeydi
- Alkol, Kumar, Zina Yok denecek kadar azdı
- Güzel mektuplar vardı
- Bütün Genç’ler okuyup “Adam” olmayı düşünürdü
- Erkek çocuklar Babalarından örnek alırlardı
- Kız çocuklar Annelerini örnek alırlardı
- Kimsenin Namusuna yan gözle bakılmazdı
- Evlilik en kutsal müessese sayılırdı
- Patates “Kümpür”, Domates “Firek” Fasulye “Pahla” Mendil “Yağlık” idi
- Kışın sıcak tutan, Yazın serin tutan “Kerpiç” evlerimiz vardı
- Yuha Ekmek yaptığımız “Tandır”larımız vardı
- Ekinlerimizi, Hışırlarımızı taşıdığımız “kağnı”larımız vardı
- Sığırlarımız vardı, davarlarımız vardı
- Parfümüz yok’tu ama döş cebimize taktığımız “Reyhan”larımız vardı
- Nike ayakkabımız yoktu ama “kara lastik” ayakkabımız vardı
- Herkesin kapısında 3-5 tavuğu, horozu ve gülüğü vardı

Bu örnekleri uzatmak mümkün ama özellikle benim yapımda olup’ta eskiye özlem duyan insanların içlerini daha fazla burk’mamak için burada kesiyorum. Birde 2006 yılının Sarıyahşi’sine bakıyorum, Yaz aylarında Gurbette doğup büyümek zorunda kalan gençlerimiz ile onlara özenen Sarıyahşi’nin yerli genç’lerini Düğünde, çarşıda takip etimde gördüğüm manzara hiç hoşuma gitmedi. Burada kimseyi rencide etmek Gurbetçi-Yerli ayrımı yapmak gibi bir düşüncemde yok, yazımda belirttiğim gibi yerli gençlerin durumu’da aynı, Gerek Gurbetçi ailelerden, gerekse yerli halk’tan bozulmamış özünü kaybetmemiş ailelerde var onları canı gönülden tebrik ediyorum. İnsan su misali içinde bulunduğu kap’a göre şekil alıyor. Peki bunun çözümü nedir diye soracak olursanız benim söyleyeceğim öncelikle ailelerin çocuklarına para kazanmaktan daha çok zaman ayırmaları gerekir, Sarıyahşi’nin hepsi bizim olsa çoluğumuz çocuğumuz rezil ise fayda etmez bunu bilmemiz lazım. Ailelerin birliğini beraberliğini artırıcı faaliyetlerde bulunmak, (Misafirliğe gitmek, pikniğe gitmek) ve en önemlisi gençlerimize “Maneviyat”ı aşılamamız gerekiyor. Bir Milleti beraber ayakta tutan unsurların en başında maneviyat gelir, Maneviyatı olmayan toplumlar içi boş balon gibi bir toplu iğne darbesi ile patlayıp yok olmaya mahkûmdurlar.