Muratin yazdiklari ARSIV

BaslarkenSecim sonrasiAlmanci - YerliSariyahsi Adliyesi / Meclis Notlari / Kutsal Yolculuk: Hacc
İslami (!) Holdingler / Gercek bir yasam hikayesi


GERÇEK BİR YAŞAM HİKAYESİ    (11.08.05)

Yaşam kavanozunuzdaki taşlar...

Aşağıdaki gerçek hikâye Kellog Business School'da (Northwestern Üniversitesi) İş İdaresi yüksek lisans öğrencileri ile Zaman Yönetimi dersi profesörü arasında geçer:
Profesör sınıfa girip karşısında duran seçkin öğrenci kitlesine kısa bir süre baktıktan sonra, "Bu gün Zaman Yönetimi konusunda deneyle karışık bir sınav yapacağız" dedi.

Kürsüye yürüdü, kürsünün altından kocaman bir kavanoz çıkarttı. Ardından, yine kürsünün altından bir düzine yumruk büyüklüğünde taş aldı ve taşları büyük bir dikkatle kavanozun içine yerleştirmeye başladı. Kavanozun daha başka taşlar almayacağına emin olduktan sonra öğrencilerine döndü ve "Bu kavanoz doldu mu?" diye sordu.

Öğrenciler hep bir ağızdan "Doldu" diye cevapladılar. Profesör "Öyle mi?" dedi ve kürsünün altına e ilerek bir kova mıcır çıkarttı. Mıcırı kavanozun a zından yavaş yavaş döktü. Sonra kavanozu sallayarak mıcırın taşların arasına yerleşmesini sağladı. Sonra öğrencilerine dönerek bir kez daha "Bu kavanoz doldu mu?" diye sordu.

Bir öğrenci "Dolmadı herhalde" diye cevap verdi. "Doğru" dedi profesör ve tekrar kürsünün altına e ilerek bir kova kum aldı ve yavaş yavaş tüm kum tanelerini taşlarla mıcırların arasına nüfuz edene kadar döktü. Yine öğrencilerine döndü ve "Bu kavanoz doldu mu?" diye sordu.

Tüm sınıftakiler hep bir ağızdan "Hayır" diye bağırdılar. "Güzeeel" dedi profesör ve kürsünün altına e ilerek bir sürahi su aldı ve kavanoz ağzına kadar doluncaya dek suyu boşalttı. Sonra öğrencilerine dönerek "Bu deneyin amacı neydi" diye sordu.
Uyanık bir öğrenci hemen "Zamanımız ne kadar dolu görünürse görünsün, daha ayırabileceğimiz zamanımız mutlaka vardır" diye haykırdı. "Hayır" dedi profesör, "Bu deneyin esas anlatmak istedi i 'E er büyük taşları en başta koymazsan, küçükleri yerleştirdikten sonra büyükleri hiç bir zaman kavanozun içine koyamazsın' gerçeğidir". Öğrenciler şaşkınlık içinde birbirlerine bakarken profesör devam etti: "Peki nedir hayatınızdaki büyük taşlar?

Çocuklarınız, eşiniz, sevdikleriniz, arkadaşlarınız, eğitiminiz, hayalleriniz, gelecekle ilgili planlarınız, sağlığınız, bir eser yaratmak, başkalarına faydalı olmak, onlara bir şey öğretmek! Büyük taşlarınız belki bunlardan birisi, belki bir kaçı, belki de hepsi. Bu akşam uykuya yatmadan önce iyice düşünün ve sizin büyük taşlarınız hangileridir iyi karar verin. Şunu iyi bilin ! Büyük taşlarınızı kavanoza ilk olarak yerleştirmezseniz hiç bir zaman bir daha koyamazsınız, o zaman da ne kendinize, ne de çalıştığınız kuruma, ne de ülkenize faydalı olursunuz. Bu da iyi bir iş adamı, iş kadını, gerçekte de iyi bir insan olamayacağınızı gösterir". Profesör, ders bitti i halde konuşmadan, oturan öğrencileri sınıfta bırakarak çıktı.
.


İSLAMİ (!) HOLDİNGLER  (24.07.2005)

İlk önce yazımında başlığını da oluşturan “İslami Holding” kelimesinin ne kadar doğru bir ifade olup olmadığının altını çizmek istiyorum. Bir takım girişimci insanlarımız gerek Yurtiçinde gerekse Yurt dışında çalışan gurbetçi vatandaşlarımızın birikimlerini değerlendirmek, onları Allahu tealanın kesin bir dile haram ettiği “Faiz” belasına bulaştırmamak, kazançlarını ülke Ekonomisine kazandırarak Katma değer sağlamak ve İstihdam yani işsiz insanımıza iş ve aş sağlayabilmek için toplanan birikimlerle çeşitli iş kollarında faaliyet gösteren bir çok fabrika, tesis, otel, maden gibi işletmeler açılmıştır. Bu işletmeler ilk açıldıkları dönemde ufak çaplı işlerde büyük kazançlar sağlıyorlardı ve bu kazançlarından elde ettikleri kâr’ları ortaklarına eşit şekilde dağıtıyorlardı, durum böyle iken hiçbir sorun yoktu ve işler tıkır tıkır ilerliyordu, ancak ne zaman bu işletmeler birleşip “Holding” ismini almaya başladılar ve ülkede kurulu ve Ülke ekonomisinin % 90’ınını elinde tutan kazançlarının büyük bir bölümünü Faiz, Rant, Borsa, Döviz spekülasyonundan kazanan “Holding”lerin dikkatini çekmeye başladılar, Gurbetçilerin birikimleriyle kurulan “Holding”ler Halk arasındaki deyimle “Palazlanmaya” başlayınca yukarıda bahsettiğim birtakım çıkar gruplarının hedefi haline geldiler, ellerinde kukla gibi oynattıkları bir takım kişileri ve medya’yı kullanarak bu işletmeleri sindirme, caydırma, yıldırma, faaliyetlerine girişmişler ve bunda da büyük ölçüde başarılı olmuşlardır. Ayrıca Türk Ticaret Kanununa göre kurulan bu işletmeler yaptıkları iş ve işlemlerde kanunun emrettiği mevzuatı uygulamak zorunda olduklarından direkt veya dolaylı yollardan İslam’ın emirleri dışında hareket etmek zorunda kalacakları aşikardır. Böyle bir ortamda ne kurulan Holding’lere “İslami” denebilir, ne de yapılan işlere “Karz-ı Hasen” denilebilir. İslam devletinde (İslam Hukukunun geçerli olduğu, Örneğin Suudi Arabistan, İran) kurulmayan ve İsviçre Medeni Kanunundan alınan bilgilere göre hazırlanan T.C. Anayasasına göre kurulan Holdinglere “İslami” nitelemesi yapmak olayın kökünden yanlıştır. Ayrıca Bu Holdinglere para yatırıp ortak olan bzaı kişilerin ve bazı yöneticilerinin Muhafazakâr yanının ağırlıklı olması’da Bu Holdinglere “İslami” nitelemesi kazandırmaz.

 Gelelim Bu Holdinglerin şimdiki durumuna Ben Hac görevini ifa ederken Erkan Ataklı kardeşimiz yine sitemizin ziyaretçi defteri vasıtasıyla şu anda Maliye Bakanlığı ve Sermaye Piyasası Kurulu tarafından inceleme yapılan Holdinglerin ismini vererek “Kendince” Hemşerilerimizi uyararak sanki bu Holding’lerde dolandırıcılık yapılıyormuş gibi bir izlenim oluşmuştur. Yukarıda bahsettiğim bir ortamda yapılan uygulamaların ne kadar Adil olduğu her zaman tartışılır. Ancak burada unutulmaması gereken şudur. Bu Holdinglere para verip “Ortak” olan Gurbetçi hemşerilerimiz para verirken bu paralarla Fabrika, Tesis, Otel, Maden gibi işletmeler kurulması ve bu kurulan işletmelerin “Kar ve Zarar”ına ortak olduklarını bilerek para verdiler. İlk kuruldukları dönemde banka faizlerini Mark bazında % 5-10 olduğu dönemde bu Holdingler % 20-30 yıllık “kar payı” dağıttılar o dönemde kimsenin herhangi bir eleştirisi ve itirazı yoktu, hatta bazı gurbetçilerimiz bu hak ettikleri “Kar Pay”larını nakit olarak almayıp bu işletmelerde bulunan hisse paylarının üzerine ilave ederek daha fazla kazanma yoluna gitmişlerdir. Ancak yukarıda bahsettiğim gibi “diğer Holdinglerin” özellikle “Yeşil Sermaye” yaygarasıyla başlattıkları kampanyalar sonuçlarını kısa sürede göstermiştir. Paniğe kapılan Gurbetçilerimiz “Ortağı” olduğu işletmelerden “Hisse Paylarını” geri alma yoluna gitmişlerdir. Dünyanın hiçbir yerinde olmayan bu uygulamaya hiçbir Holdingin dayanması mümkün değildir, keza aynı şekilde sırf Nakit işlem çalışan Bankalar (örneğin İmar Bankası) bile buna dayanamaz.  Çünkü Banka bile aldığı mevduatı bir takım işletmelere kredi olarak verecekki oradan elde ettiği Faiz kârından Hesap sahibine ödeme yapabilecektir. Burada “Faiz”den kaçtığını iddia eden ve “Kar Payı” verdiği için bu Holding’lere para yatırdığını söyleyen Gurbetçilerimizin ne kadar “Samimi” olduklarını gördük. Bu Holdingler aldıkları paralarla Fabrika kurdular, Fabrikaya Makine aldılar, Hammadde aldılar, Bu Hammaddeleri işleyip sattıktan sonra eğer kâr etmişse, kâr’ından Ortaklarına ödeme yapabilecektir. Bizim vatandaşımızın burada anlayamadığı konu şu, Bu Holdinglere para yatıran kişiler bu Holdinglerin asıl sahibi olan “Ortağı” olduğudur. Ortak demek o işletmenin sahibi demektir. Firma Kâr ederse Kâr, Zarar ederse Zarar eder. Burası bir banka değildir, olsaydı zaten “Ortak” değil “Mudi” denirdi. Bu Gurbetçilerimizin yaptıkları şuna benzer, Bazı küçük çocuklar vardır elinde bilyeleri ile oyuna katılır, canı biraz sıkılınca “verin benim bilyelerimi ben oynamıyorum” der. Bu konu aynen böyle sevgili hemşerilerim. Benim canim sıkıldı verin benim paralarımı ben artık “Ortak” değilim dememiz mümkün değil. Örneğin 4 arkadaş birleşip bir araba alsak, sonra ortaklarımızdan biri deseki artık ben ortak olmak istemiyorum benim paramı verin dese ne yaparız, bizim paramız yok sana arabanın 4 tekerini verelim dermiyiz, o zaman arabanın geriye kalan 3/4‘ü bir işe yararmı ?.

 Sonuç olarak Sevgili hemşerilerim yapmamız gereken ne ? sorusuna verilebilecek cevap nedir, bunun cevabını ben şöyle görüyorum;

1-) Herkes sakin bir şekilde bu holding’leri rahat bırakacak ve bu Holdingler eskiye nazaran daha dürüst olan şu ortamda işlerini yapıp para kazanacaklar ve bu kazançlarında az azda olsa “Ortaklarına” ödeme yapacaklardır.

2-) Gurbetçilerimiz bu Holding’lerin Resmi veya Gayri resmi ortağı olduğundan şu anda yapılabilecek Türk Ticaret Kanununa göre fazla bir şey yok, T.T.K. ‘ya göre Ortak ancak hissesini bir başka kişiye satması durumunda Ortaklıktan ayrılabilir.

3-) Şu anda Türkiye Cumhuriyeti Bu şekilde yurtdışındaki gurbetçilerimizin birikimleri ile kurulan bu holding’lerin T.T.K.’na göre eksiklerini tamamlaması için çeşitli mevzuatlar yayınlamış olup bu arada T.B.M.M. olayın gerçek boyutunun araştırılması için bir araştırma komisyonu kurmuş olup, yurt içinde ve yurtdışında çalışmalar yapmaktadır. Ayrıca Sermaye piyasası kurulu başkanlığı bu Holdinglerle irtibata geçerek Gayri resmi gözüken Ortaklarının “Resmi” ortak olabilmeleri için gerekli çalışmaları yapmaktadırlar.

4-) Her toplumda olabileceği gibi bu Holding’leri kuran insanların arasında da art niyetlileri çıkmış olabilir. Gurbetçilerimizin yıllardır biriktirdikleri alın terlerinin çeşitli vaatlerle kandırıp elinden alıp, çarçur edilmiş olabilir, bu kişilerle ilgili olarak “Ortak” olan kişiler’in başvurusu sonucu Savcılıklar gerekeni yapmış şu anda yaklaşık 40 kişi hapiste yatarak yaptıklarının cezasını çekmektedirler.

5-) Bir alternatif’te şu var. Sarıyahşi ve civar ilçelerden olupta Aynı Holdinglerde “Hissesi” bulunan hemşerilerimiz Aynı Holding’e ait bir şirketin hisseleri ile değiştirilip, o şirketin elinde bulunan bir fabrikası alınabilir, Bu fabrika alındıktan sonra gerek bulunduğu yerde, gerekse Sarıyahşi’de yeniden kurularak makineleri getirtilip aynı üretime Sarıyahşi’de devam edilebilir. Böylece en azından bölgemizde yeni bir istihdam oluşturulmuş olur. Ayrıca hemşerilerimizin bu holdinglerde belirsizliğe terk edilen paraları değerlendirilmiş olur. Bu şekilde yaparsak Hisselerimizin kontrolüde, fabrikanın kontrolüde elimizde olur. Bu yazımı yazmadan önce Sermaye Piyasası Kurulu ile görüştüğümde böyle bir şeyin olabileceğini söylediler. S.P.K. yetkilileri Gurbetçi hemşerilerimizin ellerinde bulunan bazı evraklara göre “Resmi Ortak” olmadıklarını, Hemşerilerimiz elinde bulunan evrakları ilgili Holding’in Genel Merkezine ibraz etmeleri durumunda Resmi’mi, Gayri Resmi Ortak’mı olduklarını öğrenebileceklerdir. 

 Son olarak hemşerilerimizden isteğim şudur, Bu Holding’ler konusunda burada Ortak durumunda olan kardeşlerimize Manevi destek olsunlar, kolay değil bir insanın yıllarca diş’inden tırnağından artırdığı paralarlarla “Ortak” olduğu işletmenin durumunun belirsizlik arz etmesi bu kişilerde bazı Psikolojik sıkıntılara yol açabilmektedir. Hemşerilerimizin bu konu üzerinde “Yaraya tuz basar” mahiyetindeki konuşmaları bu insanlarda ciddi sorunlar açabilir. Ayrıca bu konuda benim gördüğüm kadarıyla Bu Holding’lerde ortak olanlar değilde, ortak olmayanlar yorum yapmaktadır. Herkes üzerine vazife olan konularda yorum yaparsa Memlekete daha faydalı olur inancındayım, Holdingler konusunda kişiliğimden kaynaklanan sebeplerden dolayı sık sık Gurbetçilerimizle bilgi alışverişi ve sorularına muhatap olmaktayım, yinede Ortak olan Gurbetçilerimize yardımcı olmaya devam edeceğim. Selam ve Dua ile, Allah Yar ve Yardımcınız olsun.


KUTSAL YOLCULUK : HACC       (09.04.2005)

Her Müslüman’ın gönlünde yatan en büyük arzulardan biride Hacca gitmektir. Kutsal topraklara gitmek, Müslümanların kıblesi “Kabe”yi tavaf etmek, iki cihan güneşi peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.) efendimizin yaşadığı ortamlarda bulunmak acı çektiği, işkenceye maruz kaldığı yerlerde acısını paylaşmak, sevindiği yerlerde sevincini paylaşmak, islam’ı yaymak için savaştığı yerlerde o anları düşünmek, sadece orada yapılabilecek ibadetleri yapabilmenin sevincini ve şükrünü eda edebilmek.

Anadolu’da bir insanı telaşlı ve içi içine sığmayacak bir şekilde birini karşılamaya gidiyorsa on derlerki “ ne bu telaşın Hacı’mı karşılamaya gidiyorsun ?”  Aslında bu sorunun içerisinde Sevgi, Özlem, Sevinç olan karmaşık bir duygu yatmaktadır. Çünkü Hacca giden insanının beraberinde getireceği manevi haberler, dünyada ölümden başka her şeye şifa olan zemzem suyu, Arabistan’a has Hurma’nın insanımız için değeri çok fazladır. Aslında bu yazımda Hac anılarımı yazmayı düşündüm ancak pc’nin başına geçince şunu anladım ki Hac’da geçen 35 günümün her dakikası aslında benim için özel anılarla dolu. Gerçekten bazı şeyleri anlatmaya kelimeler yetmiyor, Hac diyince içimde yoğunlaşan duygu yoğunluğundan hemen  oyuncağı elinden alınan çocuklar gibi “ağlamaya” başladığımdan bu yazımda Hac anılarımı yazamıyorum belki ileride ! ancak en azından Hacca gitmeyi arzulayan kardeşlerimiz için hac yolculuğundan biraz bahsederek onlara ön bilgiler vermek amacıyla kısaca özetlemek istiyorum. İsteyen kardeşlerimiz için 24 saat telefonla veya e-maille bilgi verebilirim, bu konuda herkesin hizmetinde olduğumu bilmenizi isterim.

 Ankara havaalanında bizimle aynı şirketle Hacca gidecek hacı “adayları” ile buluştuktan sonra şirketimiz Arabistan da kullanacağımız Hacı kimliklerimizi dağıttı uçuş zamanı gelip gümrükten geçmemiz istendiğinde o ana kadar uğurlamaya gelen akrabalarımız, eş dost, ana,baba ve evlatlarımızda Hacca gideceğimiz için oluşan sevinç bir anda hüzüne dönüştü, kolay değildi anadan, babadan, evlattan ayrılmak gidipte dönememek, dönüpte bulamamak vardı, hayatımda hiç ağlamadığım kadar anama,babama ve yavrularıma sarılıp hıçkıra hıçkıra ağladım. Bilet ve pasaport işlemlerimiz yapıldıktan sonra havaalanının alt katında “İhram” denilen beyaz bezlere büründük, çünkü uçakla giderken “Mikat” bölgesinden geçeceğimiz için Türkiye’de ihram’a girmek zorundayız, İhram diğer adıyla “Kefen” giymenin ve ihramla yaşamanın belli kuralları var. Şirketimizin hoca’sı ihram yasakları hakkında bilgi verdikten sonra öğrendik, İhram’lıyken  iç çamaşırı, çorap, ayakkabı giymek, dikişli elbise giymek, başımızı ve ayak’larımızın üstünü örtmek, kavga etmek, ot çiçek koparmak, hayvan öldürmek, kavga etmek, gibi davranışlar yasak. Uçağa bindikten sonra Cidde havaalanına varana kadar “Telbiye” söyledik yani ( Lebbeyk Allahümme Lebbeyk, Lebbeyke la şerike leke Lebbeyk, innel hamde vennimete leke vel mülk, la şerike lek) türkçesi ( Buyur Allahım buyur, Allahım senin ortağın yoktur, hamd sana mahsustur, nimet sendendir, mülk’ün sahibi sensin, hiçbir ortağın yoktur.) Cidde havaalanı dünyanın en büyük hava alanlarından biri, aynı anda binlerce kişinin hiçbir izdihama meydan vermeden planlı bir şekilde Teknolojinin bütün imkanlarını kullanarak en kısa sürede havaalanını terk ettik. 80 kilometre olan Cidde-Mekke arası otobanla bir çırpıda geçti, sabah namazında “Kabe”ye gitmek üzere program yapıldı ve Aziziye mahallesinde bulunan otelimize yerleştik. Sabah namazında Kabe’ye gitmek üzere bizleri ücretsiz olarak götürecek servis için otobüs durağına gittik ancak Kabe’nin içerisinin temizliği yapıldığı için servislerin çalışmadığını öğrendik, sabah namazımızı mahallemizde bulunan cami’de kıldıktan sonra ilk servisle kabeye doğru yola çıktık, kalbimiz heyecandan yerinden çıkacak gibiydi 5 dakikalık bir yolculuktan sonra Kabe’nin dış duvarlarına varmıştık, acaba içeri girince nasıl bir yapı’yla karşılaşacaktık, hep o resimlerde gördüğümüz siyah örtülü kabeyi nasıl bir halde bulacaktık? İçeri girip kabenin yanına vardığımızda Cenabı Allah’ın bir lütfuyla Kabenin “Açık Kapı”sından kabenin içersini görmek nasip oldu. Kabenin köşesinde bulunan ( peygamber efendimizinde öptüğü) “Hacerül evset” taşını selamlayarak başladığımız “Kabe tavaf”ı 7 kere döndükten ( 7 şaft ) sonra tamlayarak kabe’nin avlusu içersinde bulunan “Merve ve Safa” tepeleri arasında 7 kere (4.gidiş – 3 geliş) yaptıktan sonra “ Sa’y” ımızı tamamladıktan sonra en yakın berbere giderek saçımızın 1/4 kadar kısalttırdıktan sonra ihram kıyafetimizi çıkarıp normal elbiselerimizi giydik. Hava alanında ihram giyerek başladığımız ve saçımızın kesilmesiyle sona eren ibadetimizin adı “Umre” dir. Artık kurban bayramı arefe gününe kadar serbest olarak istediğimiz ibadeti ( kaza namazı, tavaf, umre gibi ) yapabiliriz. Kabe’de kılınan vakit namazları başka yerlerde kılınan namazlara göre 100.000 kat daha fazla sevabı olduğundan 5 vakit namazımızı kabede kılmaya gayret ettik. Şirketimiz bizleri rehber hoca eşliğinde ilk önce Bayramın 1.günü şeytan taşlayacağımız alan önceden götürdü ve şeytan taşlarken nasıl hareket etmemiz konusunda bilgi verildiki herhangi bir sıkışmaya sebep olmadan bu ibadetimizi rahatça yapabilelim. Daha sonra Sevr dağında Peygamber efendimiz ile Hz. Ebubekir’in Mekke’den Medineye hicret ederken kaldıkları ve önüne güvercinin yuva yaptığı mağara ( 5.000 metre yükseklikte) ziyaret edildi, oradan Peygamber efendimize ilk vahyin geldiği yani peygamberliğinin haber verildiği Nur (hira) dağı ziyaret edildi. Mekkede ayrıca Peygamber efendimizin evi, Hz. Hatice validemizinde meftun olduğu Cennetül mualla mezarlığı, Hz.Aişe mescidi, cin mescidi, Cirane mescidi, gibi ziyaret yerleri namaz aralarında ziyaret edildi. Arefe gününden bir gün önce Hac ibadetimizi yapmak için Niyet ederek tekrar ihramlarımızı giyip “Mina” denilen bölgede kurulan çadırlarda kaldık, sabahleyin Haccın farzlarından olana “Arafat meydanı”na gittik, burada Hz.Adem babamız ile Hz. Havva validemizin dünyada ilk kez buluştuğu tepe olan “Cebeli Rahme” ziyaret edildi akşama kadar burada kaldıktan sonra gece “Müzdelife” denilen bölgeye geldik, burada şeytan taşlamada kullanacağımız 70 adet taşı yerden topladık, sabaha kadar burada kaldıktan sonra Bayramın 1. günü “ Cemarat” denile bölgeye yürüyüp sadece “Büyük şeytan”ı temsilen yapılan duvara 7 adet taş attık. Buradan otelimize döndük. Kurbanımız kesildikten sonra saçımızı ister ¼ oranında istersek kazıtıp ihramdan çıktık. Daha sonra Hac ibadetinin son bölümü olan kabe’ye giderek “Ziyaret Tavafı”mızı yaptık ve Allah (c.c.) izni ile “HACI” olduk. Bayramın 2.,3. ve 4. günü tekrar tekrar şeytan taşlama bölgesine giderek sırasıyla “Küçük””Orta” ve “Büyük” şeytan’a 7’şer taş atılıp toplamış olduğumuz 70 taşın tamamı ile şeytan taşlama ibadeti tamamlanmış oldu. Ben ayrıca diğer Hacı kardeşlerimden fazla olarak Cidde şehrine gittim. Burada gurbetçi olarak ailesi ile birlikte kalan amcamın oğlu Erol Ekinci’nin evine misafir oldum, daha sonra biraz şehri gezdik “Kızıl Deniz”in sahilinde oturup denizi seyrettik ve tekrar Mekke şehrine döndük. Mekkede yapılacak bütün ibadetleri yaptığımız için artık ayrılma vakti gelmişti şimdi Medine’ye gitme zamanı gelmişti. Medineye 8  saat  süren bir otobüs yolculuğu için hazırlanırken Mekke şehrinin çıkışında bulunan kontrol noktasında otobüsümüz durduruldu. Burada Suudi yetkililer otobüsü park alanına alarak şöförün tüm evraklarını, otobüsü teknik olarak ( lastiklerini, farlarını,vs) genel olarak kontrol ettiler. Bizlerede çok sıcak bir şekilde davranarak Suudi Arabistan hükümetinin bizler için hazırlatmış olduğu içerisinde kızarmış tavuk, pilav, meyve suyu, zemzem suyu, pasta, büsküvi, peçete’den misvak’a ( kürdan) kadar hatta çöp poşetinin olduğu kutuları “Ücretsiz” olarak verdiler. Şunu belirtmeden geçemeyeceğim Suudi arabistanda hiçbir insanın aç kalması söz konusu değil devlet 3 öğün sıcak yiyeceklerin olduğu kutuları şehrin değişik noktalarında isteyen herkese ücretsiz olarak dağıtıyor. Yani Arabistana gelipte hiçbir kimsenin aç kalması dolayısıyla hırsızlık veya arsızlık yapması için hiçbir sebep kalmıyor, buna rağmen hala hırsızlık yapanlarada “Şeriat”ın emrettiği en ağır ceza veriliyor. Devletin bu dağıttığı yardım paketlerinden hariç olarak Hayırseverlerinde kamyon-kamyon dağıttıkları çeşitli yiyecek ve içecekler işin cabası.Medineye vardığımızda ise peygamber efendimiz Hz. Muhammed (s.a.s.)in meftun (yani mezarının) olduğu yere yapılan “Mescid-i Nebevi” adı verile camide 8 gün yani 40 vakit namaz kılmak sünnet ibadet olduğundan namazlarımızı burada kıldık, Bu mescidin içerinde bir bölüm  varki peygamber efendimiz bu yerde namaz kılan “Cennet”te namaz kılmış gibidir dediği için bu bölümde namaz kıldık. Nazma aralarında ise medineye has ziyaret yerlerini ziyaret ettik. Bunlar, Sahabilerin büyük çoğunluğunu mezarını bulunduğu Cennetül baki mezarlığı, Uhud savaşının yapıldı meydan ve uhud dağı, hendek savaşını yapıldığı yer, Mescidi Kıblteyn, Kuba mescidi, yedi mescitler, Haz. Ali, Hz. Ömer, Hz. Ebubekir, Hz. Bilal’in evlerin bulunduğu yerlere yapılan Mescitler, Gamame mescidi gibi yerler ziyaret edildi ve burada geçen 8 günden sonra ülkemize döndük. Allahu teala her kese özellikle genç yaşta Hacca gitmeyi, ömründe en az bir kere yapması farz olan bu ibadeti yapmayı nasip etsin. Hacc ibadeti özellikle gençlerin ibadeti olmalı çünkü yukarda sıraladığım bir çok ibadet ve ziyaret yerlerini yaşlı bir insanın tam olarak yapması fiziki durumu itibariyle çok zor oluyor. Hal böyle olunca yaşlı insanların bu ibadetten fazlasıyla faydalanma imkanı olmuyor. Bu yüzden genç kardeşlerimizin ne yapıp edip en kısa zamanda “Hac” ibadetini yapmak için çaba sarf etmelidirler. Bu arada şunuda belirtmeliyim Hac ibadetini yapacak kişide dinimizin sadece aradığı tek bir şey var o da ayette şöyle belirtilmiştir. “Allahın evini ziyaret için bir yol bulabilen her kesin kabeyi ziyaret etmesi ömründe bir kez farzdır” bu kadar açık ve seçik yani, hacca gitmek için ne zengin olmak, ne evli olmak, ne çoluk çocuğu evlendirmek gibi şartı yoktur. Her kim ilk fırsatta gitmezse onun için dinimizde iyi bir son olmayacaktır.

 Hacda Sarıyahşililer ile ilgili olarak Sarıyahşi’den diğer illerden ve Avrupadan gelen Hacı Hemşehrilerimizi genelde bulundukları otelde ziyaret ettim. Ancak hepsi ile toplu olarak kabe’de bir buluşma tertip etmiştim fakat hacılarımızdan Şemsettin Serin’in babası Nuri serin’in vefat haberi sebebiyle bu toplantıyı yapamadık. Hacda benim görebildiğim Sarıyahşililer şunlardı.

Deliömerlerden Cevdet Ekinci ve eşi ( Avusturya) (amca’m)
Deliömerlerden Murat Ekinci ve eşi   ( Ankara )
Yallılardan  Musa Ekinci ve eşi ( Almanya) ( Şevket amcamın oğlu)
Acer Ömer’in eşi Zala Çelik ve oğlu Kemal ( Kırşehir) ( Teyzem)
Tatalinin Arif Işık ve eşi (Sarıyahşi)
Ostulardan Şemsettin Serin ve eşi (Sarıyahşi)
Ostulardan Mehmet Serin ve eşi (Almanya)
Tilkilerden Dede Bulat ve eşi (Sarıyahşi)
Boğazköylü Hikmet Erişmiş ve eşi ( Fransa) (dayımın oğlu)

Benim gördüklerim bu kişilerdi bu sene sayısına bereket diğer yıllara göre çok sarıyahşili hacımız vardı inşallah bu sayı her yıl artar. Ben kardeşiniz Hacı Murat Ekinci  Hacc konusunda 24 saat emrinizde olduğunuzu bildirir, Avrupadan Hacca gitmek isteyen kardeşlerimize kesinlikle “ Milli Görüş Teşkilatı”nın “Hac Organizasyonunu” tavsiye ediyorum gerçekten profesyonelce çalışıyorlar, hacca gidilen yüzlerce şirket var hepsi ayrı ayrı özellikleri var ama Milli Görüş kendine ait Oteliyle bile farklı. Türkiyeden gitmek istey kardeşlerimiz için benim gittiğim “Van Der Zee” şirketini tavsiye ederim. Gitmek isteyenler için özel indirimlerde sağlayabilirim. Biraz hızlı yazdığım bu yazımda bazı Hatalar var ise Önce Allah’a sığınır sizlerden özür dilerim. Hac ile o kadar yazılacak konu var ki ben ancak bu kadar kısalta bildim. Hac baştan sona rüya gibi geçiyor. Hangi anını anlatayım, kitaplar yetmez bu sebeple bu yazımı burada noktalıyorum. Hepinizi Allah (c.c.)a emanet ediyorum.

Hacı Murat EKİNCİ


MECLİS NOTLARI (25.06.2004)                                                                 geri dön

         21 Haziran salı günü tüm Türkiyeden onlarca ilçeden binlerce insan İlçelerindeki Adliyenin kapatılarak yakın bir ilçeye bağlanması kararının düzeltilmesi talebiyle Türkiye Büyük Millet Meclisine Otobüslerle, Arabalarla gelmişlerdi. Bizlerde Sarıyahşi ilçesinin Adliyesinin kapatılarak yargı faaliyetlerimizin Şereflikoçhisardan yürütülmesi kararının değiştirilmesi için ilçemizden Belediye Başkanımız Ahmet Çelik, Boğazköy Belediye Başkanı Sahir Sarsılmaz, İl genel Meclisi Üyeleri TaşAhmet Tezcan ve Deniz Acar, Yaylak Köy Muhtarı İsmail Koçak, Akp İlçe Başkanı Mahmut Gökçe, Akp Belediye Başkan Adayı Tahir Görkem, Mhp İlçe Başkanı Remzi Bozkurt, Chp İlçe Başkanı Sahir Bozkurt, Eren Mutlu, Hüsamettin Demirel, Erhan Bozkurt, Baki Görkem ve Ben Murat Ekinci olduğu halde Mecliste kulis faaliyetlerinde bulunarak kararın değiştirilmesi için Siyasilerle görüşüldü, 
         İlçemizde hazırlanan Sarıyahşi ilçemizi tanıtan, Adliye Teşkilatının yeniden açılması durumunda halen Kaymakamlık olarak ta kullanılan binanın bazı bölümlerini bedelsiz olarak Adalet Bakanlığına devri edilmesi ile ilgili Belediye Encümen kararını içeren ayrıca Adliyemizin geri getirilmesi getirilemiyorsa Adliyemizin Ortaköy ilçesine bağlanacağı yönündeki duyumlara karşı ilçemizde bulunan tüm siyasi parti teşkilatlarının imzaladığı Adliyemizin Şereflikoçhisar’da kalması yönündeki ortak deklarasyon yazısın içeren dosya ilk önce Meclis Adalet Komisyonu Başkanı Zonguldak Akp Milletvekili Köksal Toptan’a Sunuldu, Köksal Toptan’a verilen kararın Adil olmadığı, Sarıyahşiden 3 kat daha az nüfusa sahip ilçelerde Adliye teşkilatını kaldırılmadığı örneklerle izah edildi, Sarıyahşi gibi merkez nüfusu 8.000 olan bir ilçeden Adliyenin kapatılması kararının yanlışlığı ifade edildi, kararın tekrar gözden geçirilerek hatadan dönülmesi talebi Belediye başkanı tarafından dile getirildi. Köksal Toptan verilen kararın siyasi Hükümete ait olmadığı, kararı Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) tarafında verildiği bu kuruluşa hiçbir şekilde siyasiler olarak müdahale edilemediği, kurulun tamamıyla bağımsız olduğunu ayrıca verilen kararın doğru olduğunu hükümet olarak bu kararın arkasında durduklarını, bu karar alınırken Adliyesi kapatılan ilçelerdeki dava dosya sayısını göz önünde tuttuklarını ifade etti, Basında çıktığı gibi kararın herhangi bir siyasi yönünün bulunmadığını bu yöndeki haberlerin çirkin bir iftiradan ibaret olduğunu, Kesinlikle dosya sayıların baz alındığını söyledi, Bizlerde ilçemizde Rahat, Huzur ve Güven varsa, kimse kimseyle kavga etmiyor, öldürmüyor, hırsızlık, arsızlık yapmıyorsa birbirlerini dava etmiyorsa biz bu durum karşısında ödül beklerken adliyemiz kapatılarak bir nevi cezalandırıldığımızın altı çizildi, Köksal Toptan durumu böyle değerlendirmememizi, ilçemizde olay olmuyorsa bundan gurur duymaya devan etmemizi istedi. Ayrıca olayın diğer bir boyutununda ilçede görevli Hakim ve Savcı yönünden değerlendirerek, ilçede görevli Adli teşkilat mensuplarının ayda 3-4 dosyaya baktığını oysa Büyükşehirlerde görevli personelin ayda 2.000 – 3.000 dosyaya baktığını bununda Adliyelerde yığılmaya sebep olduğu, kapatılan Adliyelerde çalışan Hakim ve Savcının Büyükşehirlerde görevlendirerek diğer personelin iş yükünün hafifletilmesinin hedeflendiğini belirtti. Sarıyahşi de tekrar Adliye açılabilmesi için bu ilçeden açılan dava sayısının yüksek olması durumunda tekrar açılabileceğini söyledi. Buradan ayrılarak Başbakan R. Tayyip Erdoğan’ın Akparti grubuna yapacağı konuşmayı dinlemek için bir kısmımız kuliste kalıp tanıdığımız milletvekillerini ilçemizin durumunu anlatarak bizlere destek olmalarını isterken içlerinde benim de bulunduğum diğer bir grup Başbakanın konuşmasını dinlemek için diğer ilçelerden ( Evren ve Ağaçören dahil ) gelen kişilerle birlikte salona girdik, Başbakan değişik konulara değindikten sonra çeşitli ilçelerde Adliyelerin kapatılması ile ilgili konuya değinerek, Köksal Toptanın ifadelerine benzer ifadeler kullanarak verilen kararın doğruluğunu savunarak verilen kararın siyasi bir karar olmadığını, kararın tamamen Adli teşkilatın rahatlatılması ve daha verimli çalıştırılması için aldıklarını, siyasi bir yönü olduğunu söyleyenlerin toplumda provokasyon yapan provokatörler olduğunu söyledi, eğer bu böyle olsaydı Adliyesi kapatılan 136 ilçeden 76  tanesinin Akpartili Belediye Başkanının yönettiği ilçelerdeki Adliyeler kapatılmazdı dedi. bu durum karşısında diğer bazı ilçelerden gelen kişiler Akparti grup toplantısını terk ettiler. Başbakan bazı basın kuruluşlarında Adliyeden sonra diğer kurumlarında ( Tapu, Nüfus, Banka gibi) ilçelerinden alınacağı söyleyerek halkı iktidara karşı kışkırttığını bu ilçelerde huzuru bozduklarını söyledikten sonra  böyle bir çalışmanın olmadığını, sadece nüfusu 2.000’den az olan beldelerin ( kasaba ) kapatılarak en yakın ilçeye bağlanması yönünde bir çalışmaları olduğunu, başkaca bir çalışmalarının bulunmadığını söyleyerek toplatıyı bitirdi. Başka bir grubumuz Chp Grup Toplantısını izlediler Burada Genel Başkan Deniz Baykal Başbakanın Adliyelerin kapatılması ile ilgili konuşmasını değerlendirerek verilen kararın adil olmadığını, kararın hiçbir kritere uymadığını kararın derhal düzeltilmesini iktidarın acilen bu yanlıştan dönmesi talebini belirtti. Toplantıdan sonra bir grubumuz Meclis Adalet Komisyonu üyesi Chp Mersin Milletvekili ile görüştü sorunumuz dile getirildi, kendisinde konunu takipçisi olacağını elinden gelen yardımı yapacağını ifade etti, bir başka grubumuz Akp Mersin milletvekili Ali Er ile görüşüp destek talebimiz iletildi kendisi de kararın doğruluğu yönünde benzer ifadeler kullanarak, kararın Hükümet kararı olduğu kolay kolay değişmeyeceğini Sarıyahşiye has lokal bir karar olmadığından duruma fazla üzülmememizi tavsiye etti. Daha sonra bir grubumuz Akp Aksaray Milletvekili Alirıza Alaboyun’u ziyarete gitti, kendisi meclis dışında olduğundan görüşülemedi, danışmanına bir dosya verildi. Diğer bir grup Akp Aksaray Milletvekili Ahmet Yaşar’ı ziyarete gitti, Ahmet Yaşar Sarıyahşi ilçesinin heyetini özellikle beklediğini danışmanına söylemesine rağmen akparti grup toplantısı çok uzun süre devam ettiğinden uzun saatler beklememize rağmen gelemedi, kendisine bir dosya verildi ayrıca 4 tane Aksaray milletvekilinin imzasıyla Adalet Bakanlığına sunulmak üzere Akp ilçe başkanlığından istemiş olduğu dilekçe bırakılarak Meclis ziyaretine son verildi, İlçeden gelen Temsilcilerimiz Doğruyol Partisi genel Merkezini ziyaret ederek destek taleplerini dile getirerek ilçeye döndüler.
         Sonuç olarak Meclis ziyaretimizi değerlendirecek olursak Tüm Türkiyeden gelen bizden Büyük ve Küçük ilçeler gibi Adliyemizin kapatılması kararının yanlışlığını ifade etmek için ilçemizden seçilen Temsilcilerimizle yapmış olduğumuz girişimler ve ziyaretler sonucunda Siyasi parti yöneticileriyle ve Milletvekilleriyle çok güzel diyaloglar yaşamamıza rağmen hükümetin kararının arkasında ısrarla duracağını, en küçük bir taviz vermeyeceği sonucunu çıkardım. Bu kararın sadece Sarıyahşiyi etkilemediğini Sarıyahşi gibi 136 ilçeyi etkilediğinden sadece  Sarıyahşi için bu kararın değiştirilmeyeceğini ancak ilçemizdeki  diğer kamu kurum ve kuruluşlarının hiçbir yere gitmeyeceğini milletvekilleri ve bizzat Başbakanın ağzında duymuş olmanın rahatlığını yaşadık. İlçemiz ile diğer ilçelerden gelen heyetler karşılaştırıldığında diğer ilçelerin Otobüslerle yapmış olduğu Meclis çıkarmasının hiçbir etkisinin olmadığını, kuru kalabalıktan öteye geçmediğini gördüm, İlçemizden gelen isimlerini yukarıda saydığım çeşitli partilere mensup yöneticileri ve üyelerinden oluşan heyetin çok güzel birlik ve beraberlik içinde hareket ederek gerektiğinde siyasi düşüncelerini bir kenara bırakarak Sarıyahşinin geleceği için nasıl tek yürek, tek yumruk olunabileceği örneğini göstererek etkili bir strateji izleyerek bir meclis ziyaretinde elde edilebilecek en maksimum faydayı elde ederek meclis ziyaretini noktalamışlardır. Henüz Adliyemizin açılması ile ilgili bir karar alınmamasına rağmen ilçemizin adına yakışır bir siyaset izleyerek en azından ilçemizin tanıtımına  büyük faydalar sağlayan heyetimize İlçemiz adına teşekkürü bir borç bilir bu kardeşlik ve dostluk ortamının daim olmasını cenab-ı Allah (c.c.)’tan niyaz ederim.


SARIYAHŞİ ADLİYESİ (12.06.2004)               geri dön

  • Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK), iş yoğunluğunun düşük olduğu 136 ilçedeki adli teşkilatı kapatmaya karar verdi(Basın).
  • Diğer 135 ilçede olduğu gibi Sarıyahşi adliyeside iş azlığı sebebiyle ve Ekonomik gerekçelerle kapatıldı. Gönül arzu etmezdi ama oldu, Sarıyahşiden kat kat büyük ilçelerin adliye’ leride kapatıldı. Maalesef ülkemizin ekonomik tablosu çok kötü olduğu için hükümet rantabl ( verimli olmayan) daha doğrusu orada maaş ödediği genel giderleri gelirinin kat kat fazla olan yerlerdeki Adliyeleri kapatarak en yakın büyük ilçelere bağladı, Devlet her adliyede savcı,hakim,Mübaşir, yazı işleri, yardımcı hizmetlilere maaş, genel giderler altında ödediği paraların çokluğu sebebiyle böyle bir karar almaya mecbur kalmıştır. Kurban bayramında ilçemizi ziyaret eden Aksaray Milletvekili Sn Ruhi Açıkgöz Akp İlçe teşkilatını ziyaretinde konuyu o zaman dile getirmiş bende kendilerine Devletin vatandaşına yaptığı hizmette karlılığı gözetemeyeceğini Devletin asli görevinin Eğitim, Sağlık ve Güvenlik olduğunu hatırlatarak Sarıyahşi deki yapılmış hizmetlerin devamının sağlanması için kendilerinin desteğini istemiştik, kendiside ekonomik gerekçelerle bir takım kurum içinde küçülme olabileceğini ancak kapatılma yaşanmaması için ellerinden geleni yapacağını söylemişti. Demekki elinden geleni yaptı ancak sonucu değiştiremedi, Ancak gerek tartışma platformunda gerekse seçim sürecinde bazı hemsehrilerimiz seçimi Akp kazanmaması durumunda Sarıyahşideki hizmetlerin bir kısmını ilçemizden alınacağını söylemişlerdi, bu son olaydan sonra ne kadar haklı çıktıklarını anlatmaya başladıkların görüyoruz. İlçemizde Belediye Başkanlığı seçimini Akp Yani Hükümet partisi kazanamadığı için Hükümet Sarıyahşiyi cezalandırıyor iddiası,

    Samsat (Adıyaman) 

    Akp

      
    Yandaki tablodan da anlaşılacağı gibi bu gerekçenin ne kadar tutarsız olduğu açıkça görülmektedir. Adliyesi kapatılan ilk 12 ilçenin 28 Mart Belediye Başkanlığı seçimini kazanan Partilere göre bakıldığında bu iddianın ne kadar mesnetsiz olduğu aşikardır. 12 ilçenin 8’i Hükümet Partisinden 4 ü diğer partilerdedir, Eğer iddia sahipleri iddialarında haklıysa Oylarini Akp veripte Adliyesi kapananlar için ne diyecekler merak ediyorum.

    Sincik (Kahta)

    Sp

    Tut (Gölbaşı-Adıyaman)

    Chp

    Bayat (İscehisar) 

    Akp

    Çobanlar (Afyon)

    Akp

    Başmakçı (Dazkırı)

    Akp

    Hocalar (Sandıklı)  

    Akp

    Hamur (Ağrı)  

    Akp

    Ağaçören (Şereflikoçhisar)  

    Akp

    Gülağaç (Aksaray) 

    Akp

    Güzelyurt (Aksaray)

    Bbp

    Sarıyahşi (Şereflikoçhisar) 

    Mhp

    Evren (Şereflikoçhisar)

    Akp

  • Kaldıki Akp ilçe başkanlığının da töhmet altında bırakmaktadırlar, Adliyenin kapatılması ile ilgili olarak Akp ilçe başkanlığı sanki hiçbir şey yapmamış gibi ithamlarda bulunulmaktadır,  Akp ilçe başkanı Mahmut Gökçenin bu konuda elinden geleni yaptığını, Ancak kararın Hükümetin Genel bir kararı olduğunu, Sadece Sarıyahşiye veya kendilerine oy vermeyen birkaç ilçeye karşı yapılmış lokal bir uygulama olmadığından bir sonuç alınamadığını düşünüyorum, kaldıki bu konu herhangi bir partinin ve kuruluşun sorunu değil sarıyahşinin sorunudur, bu konuda herkesin elinden geleni yapacağından eminim. Ayrıca bizimle beraber ilçe olan Ağaçören ve Evren içinde aynı uygulama yapılmış Oylarını Akp’ye verdiği için onlara ayrıcalık yapılmamış, ve birilerinin söylediği gibi bizide onalara bağlamamışlardır. Bu üç ilçede eskiden kasaba olduğu dönemde olduğu gibi yine mahkeme için Şereflikoçhisara  gidecekler, Sarıyahşinin burada en avantajlı durumu ise Ağaçören ve Evren’in tam ortasında olması ve Merkez Nüfusu bu iki ilçeden daha büyük olması sebebiyle yeni çıkacak mahalli idareler yasasında bir düzenleme yapılırsa Sarıyahşinin adliyesi tekrar açılabilir ve bu iki ilçe Adli yönden Sarıyahşiye bağlanabilirler, bizim yapmamız gereken bundan sonra elimizdeki mevcut hizmetlerin gitmemesi için tüm partiler birleşerek Siyasi olarak kulis faaliyetlerinde bulunmak olmalıdır, Sonuç olarak şunlar söylenebilir Sarıyahşi Adliyesinin kapanması tamamen İş azlığı ve Ekonomik sebeplerdendir, Hükümet bu kararı almak için mutlaka çok düşünmüş ancak uygulamaya mecbur kalmıştır, yoksa hiçbir hükümet intikam almaz ve bu tip kararlar iktidar partisini çok yaralar, tüm bunlar ortadayken Adliyenin kapatılmasını bir takım kısır siyasi oyun olduğu iddiası abesle iştigaldir.

  • ALMANCI – YERLİ (22.05.04)               geri dön

    Tartisma formundaki  Almanci tartismasi bir Sariyahsili ve insan olarak beni cok rahatsiz etti. Kimdir bu Almancilar, nereden gelmislerdir, nereye gitmektedirler, soylari, dinleri, irk'lari nedir, amaclari nedir, ne yapmak istiyorlar. Ben su ana kadar yapilan tartismalardan cok vahim sonuclar cikardim, Neyin tartismasini kiminle ne icin yapiyoruz ? Ben anlamis degilim, Bir yabanci insan bu tartismalarda adi gecen almanci'lari kafasindan söyle geciriyordur. Almancilar barbar, dagda yasayan, yilda bir kez sehire inen, o sehiri talan eden, bütün dükkanlari ve isyerlerini yagmalayan, yikmadik kural ve tabu birakmayan, ona buna saldiran bir topluluk olarak görür. Yapmayin kardeslerim bu kadar cok atmayin hepimiz din kardesiyiz, akrabayiz, Birisi carsida bir almanciyi kavga ederken görünce sorgusuz sualsiz, hakli haksiz gözetmeden kafayi gömüyor, bir digeri ilceyi sahipleniyor, bir digeri elinden gelse Almancilari ilceye sokmayacak, Oldu olacak silahlanip ilce girisine mevzilenip gelen Almancilari Roket ve Agir Makineli tüfeklerle yok edelim, Yapmayin kardeslerim daha önce söyledigim gibi hepimiz kardes ve akrabayiz bir grup insanlar bir takim zorunluluklardan dolayi Gurbete cikmis olmasinda kinanacak bir durum yok, aksine muhanete muhtac olmayip, kendi ayaklari üzerinde durmak icin Kafir'in, Hiristiyan'in agiz kokusunu cekiyorlar, buda kinanilacak degil onur duyulacak bir davranistir. Her toplulukta yanlis insanlar olabilir, bulundugu kültür'den etkilenebilir, Gurbetcilerimiz 24 saat icinde yasadigi Alman kültüründen etkilendiginin alti cizilirken Sariyahside yasayan Genc kizlarimiz ve Erkeklerimizin hangi kültürlerden etkilendigi dogrusu merak konusu, Bu Gurbetcileri elestiren kardeslerimiz Sariyahsinin durumunu hicmi görmüyorlar yoksa kafalarini kumami gömüyorlar ? Bizim yapmamiz gereken bu yanlisi yapanlara kafayi gömmek degil onlarin elinden nasil tutabiliriz olmalidir. Bizler eger Turklugumuz ve Muslumanligimiz tam ise eksik oldugunu gördugumuz kisilerin bu eksikligini gidermek icin bir seyler yapmak bizim görevimiz degil mi? Bu insanlar en azindan yilda bir kez Sariyahsiye geliyorlar 7.-8.inci aylarda en azindan bir kac tane kültürel faaliyet yapiliyormu, hayir! O zaman insanlari elestirmek yerine yapici bir takim etkinliklerde bulunmak gerekir, burada öncelikle Belediyeye, daha sonra sivil toplum kuruluslarina görevler düsmekte, benim bu konu ile ilgili kafamda degisik kültürel ve dini faaliyet projeleri var bunlari hayata gecirmek icin her iste olugu gibi maddiyata dayanmaktadir. İnsallah bir gün gerceklestiririz. Burada sözlerime son veririken Bu Almanci (Gurbetci) tartismasinin cok anlamsiz ve gereksiz oldugu kanaatiyle bu tartismanin burada son bulmasini siz katilimcilardan istirham ediyorum. Hepimnizi Akli selime davet ediyorum, bir tartisma yaparken attiginizin tasin ürküttügünüz kurbagaya degmesi gerektigini unutmayin. Hepiniz Allah(c.c.) emanet olun.


    Secim sonrasi   (01.05.04)               geri dön
    Iyisi ile kötüsü ile bir mahalli secimleri daha geride biraktik, bir Bes yil daha insanlar bir kenarda suskun bir vaziyette oturup beklerler.
     Secimler sona erdi kazanan Belediye baskani halkin kendisine gösterdigi teveccühe layik olmak icin  secimlerde vaat ettigi projeleri hayata gecirmek icin yeni arayislar icine girerken, secimi kazanamayan adaylar ise secimlerde neden kaybettiklerinin hesabini yaparken yapilan strateji hatalarini ve propaganda eksikliklerini degerlendirir, bir dahaki secime kadar bu degerlendirmeler sürer gider. Secimlerin sonuclari herkesce asikar, ancak benim burada deginmek istedigim konu secimlerin Sariyahsimiz icin ne kazandirdigi veya ne kaybettirdigi yönü ile ilgili olacaktir.
     Secimlerden önce siyasi parti temsilcileri ilce halki arasindan partilerinin misyonuna uygun, egitimli, bilgili, kültürlü, ahlakli , toplum icerisinde sevilen ve sayilan kendi siyasi görüsleri dogrultusunda  uygun adaylar icerisinde bir tercih yaparak iclerinden en uygununu aday göstererek secim yarisi icin start verdiler. Secim yarisi diyorum cünkü benim kültürüme göre aday olan kisiler Sariyahsiye hizmette yarisiyorlar . Sariyahsili’de projesi’ne inandigi güvendigi adaya oy vererek Belediye baskani seciyorlar. Buraya kadar hersey normal . ancak bundan sonrasi önemli üstünde durulmasi gereken bir konu.
     Ilcede bir takim insanlar halkin iradesi yok sayarak yanliz kendileri en iyiyi en dogruyu bilirlermis gibi hareket ederek vatandasimiza iradesine saygisizlik yapmaktadirlar. Bu tip insanlar her parti veya toplulukta olabilir. Ancak bu insanlara kimse dur diyemez bir kisi bunlari uyarirsa hemen pravakatörlükle ve karsi tarafin adami olmakla suclayip sindirirler. Kahvede, Dugunde, Cenazede hep bu tip insanlar yüksek sesle konusup kendisinin siyasetten cok iyi anladigini kendi gördüklerini ilce haklinin görmediginden yakinir. Hep kendi bildiklerini okur, diger adaylarin hakkinda konusurken sanki cocuguyla konusuyormus gibi kaba ve alcaltici konusurlar, sürekli kulaktan dolma kendi görmedigi olaylari sanki kendi yasamis gibi ballandira ballandira anlatmalar, aday olan kisilerin mazisinde yaptigi en kücük hatayi bile acimasizca elestirmeler,  karsi parti adina secim calismasi yapan kisileri satilmislikla ve cikar saglamakla suclamalar, kendilerinin ise sadece ve sadece sariyahsinin ilerlemesi (!) icin calisiyormus gibi göstermeler, yolda, tarlada, kahvede iki kisi konussa hemen ajanlikla suclamalar, herhangi bir aileden aday olan kisilerin akrabalarindan oy vermeyenlere hainlik damgasi yapistirmalar, Bendensen  cennetliksin, benden degilsen Cehenneme kadar yolun var anlayisi,  kendi adaylarinin secilmezsse bunun sariyahsinin sonu oldugunu vurgulamalar, özellikle ilcede yasayan Bayanlarin bu konuda göstermis oldugu holiganliga varan hareketler, gece yarilarina kadar aday kisinin evinde dedikodu ve giybet yapmalar, carsida kolkola gezerek gövde gösterisi yapmalar ve Bunlardan daha kötüsü olan ilcede yasayan insanlar arasinda kin ve nefret tohumlari ekilmesini saglamak, Cok sükür ilcemizde secimler esnasinda birkac münferit olay disinda fazla kayda deger bir olay olmamistir, Aday olan Akp, Mhp, ve Sp adaylarinin itidali koruyan ve nabzi yükselen taraftarlarini sakinlestirici tavirlari kötü olaylarin olmasini engellemistir. Bundan dolayi her 3 adaya sahsim adina tesekkürü bir borc bilirim.
    İlcemizdeki hemen hemen herhes bir birleriyle akrabadir, Böyle bir ortamda bu tip kisilere müsaade edilmemesi hepimizin görevi olmali, buradan siyasi parti temsilcileri ve üyelerine bir cagrida bulunyorum gelin hep beraber ilcemizde bozulan bu havayi düzeltelim yeniden eskisi gibi kardeslik tesis edelim. Bunun icin Büyüklerimize cok görev düsüyor, bütün taraflari bir araya getirerek onlar arasindaki kirginlaklari gidermeliler ve kucaklastirmalilar. Yoksa gelecekte Sariyahsi icin cok iyi seyler olacagini görmüyorum, bu ekilen kin ve nefret tohumlari bir gün yeserirse hepimiz icin felaket olur (maazallah).


    Baslarken...

    15.04.04 tarihli yazisi

       geri dön

    Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Sakıp Sabancı vefat etti ve cenazesi defnedildi. Rahmetli Sabancı Kayseride doğmuş, Adanada büyümüş İstanbul’da hayatini devam ettirmiştir. Ama hiçbir zaman doğduğu ve büyüdüğü yerleri unutmamıştır. En büyük yatırımları buradadır. Kendi deyimiyle “Bu topraklardan aldığını yine bu topraklara vermiştir.” Sabancı ve onun gibileri Milyar Dolar servetlerine rağmen hiç bir zaman şımarmamış, hiçbir insani maddi veya manevi durumundan dolayı küçümsememiş, gayet mütevazı ve sade yaşamıştır. İnsan olmanın verdiği şerefle hayatları son bulmuş, ancak eserleri ve yatırımları devam etmekte ve hayırla yad edilmektedir.

    Ben’de hayat boyu bu felsefeyi kendime ilke edinmiş biri olarak ilçemize ne yapabiliriz, karınca misali hedefe ulaşamasak ta yolunda ölebilirmiyiz diye düşünürken “hani derler ya oduncunun gözü Orman’da olurmuş” çok değerli Kamuran Çelik ağabeyimin Webmaster’liğini  yaptığı Sarıyahşi internet siteleri ile tesadüfen tanıştım. siteleri şöyle bir inceledikten sonra bir e-mail’le Kamuran ağabey ile tanıştım ve kendi kendime dedimki “ Bu siteler vesilesiyle tüm dünyadaki Sarıyahşililer ile bağlantı kurulabilir ve ilçemiz için fikirler üreten, kafa yoran insanlar için bir köprü olabilir” . ve bugün gelinen noktada şunu görüyorum ki Kamuran ağabey’in maddi ve manevi özverileriyle kurduğu bu siteler bunu sağladı. Bundan sonra’da daha aktif olarak hayatımızda yer alacaktır. Bu düşünceyle Kamuran ağabey bazı ilçe halkından kimselerden gerek ilçemizde, gerekse yurtiçi ve dışında meydana gelen olaylar ile ilgili değişik bakış açıları olan kişilerden olayları kendilerince yorumlaya bilecekleri birer köşe yapmış, bazı arkadaşlarımız Haftalık bazıları Onbeş günlük bazıları ise Aylık olarak bu köşe yazılarını yazacaklarmış. Böyle bir organizasyonda banada bir köşe layık gördüğü için Kamuran ağabey’e çok teşekkür ederim, Bende karşılaştığımız olaylar, güncel meseleler, ortak fikirler üzerinde kendi bakış açımla siz Sarıyahşili hemşerilerimi bilgilendirmeye çalışacağım. İnşallah diğer köşe yazarlarının fikirleriyle Sariyahşimiz için değişik projeler üretir ve uygulama koyarız. Cümleten Allah (c.c.)’a Emanet Olun.