INGILTERE SECIMLERI                 (03.05.2005)                               geri dön

Bilindigi gibi Ingiltere Basbakani Tony Blair yaklasik 1 ay öncesinde aldigi bir kararla erken genel secime gitmeye karar verdi. Bu secim 5 mayis 2005 persembe günü yapilacak. Bakalim halen iktidarda bulunan Isci Partisi ücüncü kez zafer kazanabilecek mi?

Secimlerle ilgili kamuoyu yoklamalari, Yeni Isci Partisinin yani New Labour Party`nin bir dönem daha hükümette kalabilecegini göstermektedir. Gözlemledigimiz kadari ile son iki hafta icinde yapilan kamuoyu yoklmamalarinda Isci Partisi ile en yakin rakibi Muhafazakar Parti arasindaki oy orani farki %5 in altina düsmüyor. Siyasi gözlemcilere göre % 5 lik bu fark yaklasik 100 milletvekillik bir farkida beraberinde getireck. Ancak son günlerde özellikle muhalefet partileri Irak savasi ni yeniden gündeme getiriyorlar. Pazar günü yapilan acik oturumda vatandaslar en cok Irak Savasi ile ilgili sorularla Tony Blair`i zor durumda biraktilar. Bakalim bu son muhalefet cikisi sonucu nasil etkileyecek? 2001 secimlerinde Isci Partisi % 9 daha fazla oy orani elde etmis ve bu da 165 sandalye fark olusturmustu. Ülkedeki sistem dar bölge cogunluk sistemi. Eger kamuoyu yoklamalari yanilir ve Muhafazakar Parti yarisi %6 ile % 13 arasi bir farkla kazanacak olsa bile bu Muhafazakar Partiye cok kücük sandalye farki ile cogunlugu kazandirmis olacaktir. Su an icin bunun olabilecegine kimse ihtimal vermiyor. Bu demektir ki Isci partisi üst üste ücüncü dönemine baslamak üzere. Muhafazakar Parti 1959-1987 yillarinda ücüncü dönem kazanmisti. Basbakan Blair bir ara siyaseti birakmayi düsünmüssede sonrada bir süre daha devam etmeye karar verdi. Kamuoyu yoklamalari su an Maliye Bakani olan Gordon Brown`un kisa bir gelecekte Isci Partisi nin basina gecmeyi hedefledigini belirtiyor.

2001`den itibaren Isci Partisi saglik egitim.. ev konularinda atilimlara genis kaynaklar ayirdi. Bu zaman kadar bazi olumlu gelismeler kaydetsede de yeterli olmadi. Ekonomi ve issizlik konusundaki basarilari hep gündeme cikti. Üniversitelerdeki katilim payini artirmalari ve bu konuda ilaveler getirmeleri toplumda genis yanki buldu. Isci partisi denilince bizde geleneksel olarak sosyalist yanlisi, hatta kominizm taraftari bir parti anlasilir. Burda genelde bu parti calisan kesmin sözcülügünü üstleniyor. Özellikle dar gelirli bölgelerde, azinliklarin,   göcmenlerin bölgelerinde bu parti öne cikiyor. Ana muhalefet Muhafazakar Partiden sonra gelen Liberal Demokratlar’a kamuoyu yoklamalari ancak % 20 oy orani öngörüyorlar. Her 3 partiden de degisik adaylar var. Isci Partisinden Ayfer Orhan Enfield Bölgesinden, Muhafazakar Parti’den Ertan Hürer Türklerin yogun yasadigi Stoke Newington bölgelerinden aday olmayi basardilar. Ancak Ertan Hürer in aday oldugu bölgede Isci Partisi ezici üstünlük saglamisti son secimde. Bakalim Ertan, Diana Abot karsisinda kazanabilecek mi? Iki adayimizda da basarilar diliyoruz.

Bu secimlerde Müsluman Secmenlerin tavri ne olacak peki? Ingilterede yaklasik 25 Milletvekilinin belirlenmesinde Müslüman secmenlerin cok önemli ve belirgin rol oynayacaklari kaydediliyor. Ingiltere’nin önde gelen Islam Örgütlerinden The Muslim Council of Britain gectigimiz hafta düzenledigi basin toplantisi ile resmi olarak Isci Partisinden yana tavir koydu. Bu tavrin hemen ardindan Basbakan Tony Blair "secimi kazandigimiz zaman, bunun Iraktaki savas politikamizin onayladigi yönünde yorumlamayacagiz" sözünü verdi ve bir anlamda biz müslümanlara selamlarini gönderdi! The Muslim Council of Britain "cok memnun olmasak ta tek tek ele alip baktigimizda Isci Partisini daha iyi buluyoruz bu yüzden de destekleme karari aldik" görüsünde. Bazi Müslüman Toplum liderleri "Cok kizginniz, Irak Savasina karsiyiz ama bu partiyi destekliyoruz" diyen aciklamalarda bulundular. Ikinci büyük Müslüman toplulugu olan Muslim Association of Britain tek bir partiyi degil ayri ayri adaylari destekleme karari aldi. Aylardir Türk Toplumu Secim platformunda Türkleri secim sandigina gitmeleri ve secim konusuda bilgilendirmeleri konusuda calisiyorlar. Bircok konuda duyarsiz olan vatansalarimizi umariz bu konuda üzerlerine düseni yapacaklardir.

Gecen Cuma bolg milletvekili adaylarimiz ile Süleymaniye Kültür Merkzinde bir toplanti yapmak mümkün oldu. Bu toplantida adaylar ie toplumumuz üyelerini tanistirma imkanimiz oldu. Milletvekili adaylari bilinen vaatlerini dile getirdiler. Biz basta egitim olmak üzere toplumumuzun önemli sorunlarini onlara aktarama sansina sahip olduk. Onlarda gerekli notlari alip yardimci olacaklarini vaat ettiler. Ben geleneksel olarak secimden secime hatirlanan bir topluluk olmak istemedigimizi secimlerden sonra da sesimize kulak verilmesi gerektigini ayrica ifade ettim. Secim sonrasi parlementoya davet edip belirli aylarda bizim merkezimizde halka acik toplantilar düzenleme konusunda, egitim, saglik, barina.. göcmenlik konularina cözümler getirme sözleri aldik. Bu vaatlerin pesini birakmayaciz. Unutulmamasi gereken sey bir yerde var olmak istiyorsak siyasette de olabilmeliyiz. Her asamada Toplumumuz u temsilen insanlarimiz olmali. Sorunlar ancak bu yolla daha kolay cözülecektir. Burada bir lobi olusturma cabalari da ayri bir önem konusu. Üzülerek ifade edelim ki yine birlik bereberlik olamiyoruz. Önümüzdeki günlerde bu beraberligi saglayamassak toplum olarak yerimizde saymaya devam edecegimiz aciktir. Her zaman oldugu gibi Dis temsilciliklerimiz, elcilerimiz, konsoloslarimiz kendi sirca kösklerinde duruma seyirci kalmaya devam ediyorlar. Topluma sahip cikma.. hizmetler verme onlari olumlu yönlendirme konusunda kuskusuz onlarin ihmalleri cok büyük yaralar acmistir. Bütün bunlara ragmen ümitliyiz.. Cünkü inaniyoruz..

Bu secimlerin Toplumumuza, Ülkemize hayirli olmasini diliyor bir baska yazida bulusmak üzere veda ediyorum.


Türkler ve Egitim   15.12.2004                           geri dön
Degerli Okurlar

Avrupa da Türkler 40 yildan fazladir bulunuyorlar.Ilk isgucu göcünün 1963 yillarinda yapildigini düsünürsek bu zamana kadar cok uzun yillarin gectigini kabul etmemiz gerekecektir.Kuzey Kibris Turk Cumhuruyetinden gelenlere bakarsak bu göcün tarihi 50 yili gecer. Bu bir ömür demektir. Bu ömrü egitim adina nasil gecirdik? Hak ettigimiz yeri alabildik mi? Su andaki durum ne?

Bu druma genel olarak baktigimizda durum hic te ic acici görünmedigi bir gercek. Hemen Avrupanin her ülkesinde bizim toplumumuzun basari seviyeleri maalesef hep düsük.Isin daga tehlikeli bir boyutu ise gerek toplum gerekse aile olarak isin vahametini hala anlayabilmis degiliz. Almanya da "Kindergarten" den tutun universiteye kadar olan sürecte bir cok problemlerimizin oldugu bir gercek. Cogu defa velilerimiz cocuklarinin hangi okula gittigini, hani sinifta oldugunu bile bilmedigini düsünürsek bu sonuc aslinda bize supriz olmamali. Ne yani bizim cocuklarimiz gerizekali mi? diye bir soru akla gelebilir. Hic süpesiz bizim cocuklarimiz zeki, ancak bu zekalarini dogru kanallara kanalize etmemeiz gerekiyor. Gerek Almanyada gerekse diger Ülkelerde zeki cocuklarimiz bile bilerek veya bilmeyerek olmalari gereken siniflarda olamiyorlar.. Gymansium a gitmesi gereken bir cok cocugumuzun bu hakki engellendigini biliyoruz.

Avrupa okullarindaki cocuklarimizin icler acisi hali gerek ogretmenlik yaptigim suredeki tecrubelerim,gerekse meslektaslarimin izlenimleri gerekse sinav sonuclari ortaya koymaktadir.Bir noktayi hep gozden cikariyoruz sanirim.Insanin yetismesi,kisilik sahibi olabilmesi 3 kisilik bir oyundur.Bu masanin 3 ayagi vardir.Okul,cevre,aile. Bu uc temel unsurun saglikli bir sekilde koordine edilerek ayakta tutulmasi gerekir.Birbirinden kopuk olarak bu uc unsuru ayirmak isterseniz iste karsimiza onumuzdeki manzara cikar.OECD nin 41 ulke arasinda yaptirdigi bir arastirmada Turkiyenin sondan 6 ci cikmasi,kisi basina okumaya ayirdigimi para nin cok az cikmasi,(Turkiyede kisi basina okumak icin kitaba ayrilan para 65 cent..Norvecte 148 Dollar) Sinav sonuclarinda bol sifir puanli ogrencimizin olmasi(LGS.USYS) her halde tesadufi sonuclar degildir.

Yillardir bu konuda Ingilterede neler yaptik bunu bir sonrasi yazimizda gundeme getirecegiz.Bu yazimizda sadece genel bir bakisla olayi ele almak istedik.Gerek istatistiki gerkese resmi raporlatrdaki durumumuzu gelecek yazimizda ele alacagiz.Dunyada en buyuk ikinci genc nufus Ulkemizde var(Birinci genc nufus Meksika) Bu genc nufusun egitimi elbette cok kolay bir is degil.Gecen Hafta Milli Egitim Bakani Sayin Celik birkac gunlugune Ingiltereyi ziyaret etti.Bu ve benzeri sorunlar kuskusuz iletildi.Ama bu problemin bircok boyutu var. Ulke olarak bir Dunya sampiyonlugunu A.B.D ile paylasiyoruz.BU da Gundelik olarak televizyon izleme rekoru. Gunde 4.5 saatle bu rekor bize ait. Acin ulkemiz televizyonlarini bir gorun, nelerle ugrasiyoruz.Egitim adina kac program var?

Goruluyor ki derdimiz yalniz bir tane degil degerli okurlar.Bueada bir nebze de olsa problemin ciddiyetini goz onune sermek istedik..Bu konuda kuskusuz yapilacak cok seyler var.bunu yapanlarda elbette var.Onemli olan bu girisimlerin toplum bagrinda nasil bir ses getirdigi,ne kadar etkili oldugu.Biz gerek kisisel gerekse muesseseler olarak bu konunun ustune gitmeye..bu ugurda caba gostermeye devam edecegiz..Inaniyorum ki ugrunda mucadele edilmeye deger en onemli konulardan birde cocuklarimizin basarisini artirma calismalaridir

.Mutlu, basarili gunleri gorebilmek dilegi ile..


UYUSTURUCU BELASI         (16.02.2005)                                                  geri dön  

Degerli Okurlar

Insan karmasik bir varliktir. Binlerce yildir insan ve insanla ilgili konularda kafa yoran bilginler insani tam olarak cözemekte zorlanmislardir. Insanlik tarihi gelistikce insanin ihtiyaclari da gelismis, artmis, var olan nesneler insani ihtiyaclari karsilamakta bazen yetersiz kalmislardir. Dogal yapiyi bozmak, bilimin sinirlarini zorlamak, yasama sartlarini yükseltmek, ihtiyaclarin hep artmasi zamanimizdaki tüketim toplumunun tipik özelliklerindendir. Bugün toplumu tehdit eden bir cok unsur vardir. Bunlarin basinda Uyusturucu konusu gelmektedir.
Uyusturucu kisa bir tanimlama ile insani duygulari etkileyen, insanin bedensel ve ruhsal yapisini bozan zararli maddelerdir. Bu gün uyusturucunun bircok cesidi bulunmaktadir. Bunlardan bazilari sigara gibi icilmekte bazilari vucuda enjekte edilmekte, bazilari buruna cekilmekte, bazilari da hap olarak alinmaktadir. Bircok kisi bununla su veya bu sekilde tanismakta, tanistiktan sonra da bir türlü kurtulamamaktadir. Bir takim gecici rahatlama etkileri ile kisiye cazip gelen bu zararli maddeler bugün toplumumuzu ve gencligimizi esir almis durumdadir. Bu zararli maddelerle ilgili genis bilgileri burada vermeyecegim. Benim burada ele almak istedigim bugün Avrupada gencligin hali ne.? Bizim genclerimizin uyusturucu ile iliskisi nasil.? Toplum aile yapimiz nasil? Bunlardan bahsetmeye calisacagim
Egitim danismanligini yaptigim Türk Islam Kültür Merkezi Vakfi, Lancashire Üniversitesi ve NHS (Ulusal saglik Kurumu) isbirligi ile bir uyusturucu arastirmasi gerceklestirdik. Özellikle Türklerin uyusturucuya bakis acilari, uyusturucu kullanimi, uyusturucunun etkileri, uyusturucu konusunda egitim konularini kapsayan bu arastirma nin maddi kismini Ulusal Saglik Kurumu, egitim kismini Lancashire Universitesi, arastirmanin yapilmasinida Vakfimiz üstlendi. Bir bucuk yillik arastirmanin bugünlerde sonuna geldik. Sonuclarin degerlendirilmesi halen arkadaslarimiz tarafindan yapilmaktadir. Ben burada belli basli bazi temel noktalari ifade etmek istiyorum. Bu arastirma sadece Londra da yasayan Türk Toplumunu kapsamaktadir.
Arastirmalardan elde edilen en önemli bulgulardan bazilari sunlar: toplumumuz uyusturucu egitimi konusunda cok yetersiz. Okullarda aldiklari uyusturucu egitiminin kendilerine katki saglamadigini düsünüyor. Ailelerin uyusturucuya bakislari olumsuz olmasina ragmen aile bireyleri arasinda uyusturucunun yayilmasina engel olamiyorlar. Cogu defa ilk uyusturucu ile tanisma ya arkadas ya da okul cevrelerinde oluyor. Baslangicta özen ile baslayan bu zararli aliskanlik kisa süre sonrada bagimlilik haline dönüsüyor. Toplum olarak uyusturucu konusunu aile icinde ayip.. yüzkizartici bir suc olarak görüyoruz. Ailede varsa bu sorun bunun gizlenmesi gereken bir sorun olarak görüyoruz. Böylece sorunun üstü örtülmeye calisiliyor. Elbette sonuclar daha agir oluyor. Uyusturucu muptelasi olanlarin cogu bu konu ile ilgili resmi makamlari, kuruluslarin ne adini ne yerlerini bilmiyorlar. Bu yardim kuruluslarinin ulasilamaz olduguna inaniyorlar. Sadece burada degil bütün Avrupa da maalesef toplum olarak Türkler veya Türkce konusanlar uyusturucu konusunda haksiz bir söhrete sahip. Avrupa da bu isin ticareti cogunlukla Türkler tarafindan yapildigina inaniliyor. Özellikle PKK ve KONGRE-GEL gibi Avrupa nin terörist listesinde bulunan örgütlerin temel geliri uyusturucu ticareti oldugunu herkes biliyor. Kisa zamanda bol para kazanma hirsida bizi bu tür zararli maddelere yöneltebiliyor. Bugün sadece Ingilterede sadece uyusturucu yüzünden hapishanelerde bulunan Türk sayisi 4000 civarinda. Hemen her hafta bir gazete de konu ile haberimiz cikiyor. Yerel emniyet te ve Avrupa devletleri nezninde ki bu ünümüzün bize neler getirip neler kayipettirdigini fazla düsünmek gerekmiyor. Nerden bakilirsa bakilsin bu konunun üstüne gidilmesi genclerimizin bunlarin tuzaklarindan kurtarilmasi gerekiyor. Uyusturucu ve uyusturucu yüzünden islenen suclar konusunda yine bizler bir numarayiz.
Gerek kisi gerekse kurum olarak bu konuda isin egitim, güvenli, saglik konularini dikkate alarak bir cok önlem paketleri hazirladik. Yerel emniyet, saglik, üniversite, okullar ve toplum merkezleri ile toplantilar düzenliyoruz. Konu ile ilgili bir konferans hazirladik. Binlerce gencimiz bu konferansa katildi. Türkiye de bile uyusturucu kullanma yasinin 13e düstügü, son 9 yilda uyusturucu kullanma oranin 4 kat arttigi düsünülürse burdaki durumun vahameti sanirim daha cok aciga cikar. Uyusturucu ile ilgili gerek Almanya, Hollanda ve diger Avrupa ülkelerindeki vatandaslarimizdan mektuplar aliyoruz. Onlarin da bizim de endiselerimiz ayni.. Gelecegimizin teminati olan yavrularimiz. Bu konuda biz üstümüze düsen görevleri yapmaya devam edecegiz. Aileler, anne ve babalar bu konuya biraz daha egilmelri gerekiyor. Yavrularimizi izleyelim.. neler yapiyor anlamaya calisalim daha da önemlisi onlarla cok iyi bir diyalog ortami gelistirelim. Bircok evladimiz bugün evini terk etmis bu belanin icinde genc ömrünü tüketmektedir. Yerel saglik merkezleri, uyusturucu danisma birimleri, okullar bu konuda bas vurulabilecek kurumlardir. Ates düstügü yeri yakar sözü dogrudur. Sorunun kokusu duyulmaya baslar baslamaz alevin cikmasini beklemeden derhal önlemler almaliyiz. Bu toplumsal bir sorumlulugumuz oldugu kadar hem insani hemde kisi, anne baba olarak sorumlulugumuz dur. Hep birlikte saglikli emin bir gelecek icin cok calismamiz gerektigini unutmayalim.

Bir baska yazida tekrar bulusmak dilegi ile saglikli ve mutlu günler diliyorum


ÜNIVERSITELERIMIZ       (05.04.2005)                         geri dön

Degerli Okurlar,

Universiteler Dünyanin her yerinde yüksek ögrenim yapan egitim kuruluslaridir.Bir ülkenin ekonomik, sosyal, kültürel anlamda gelisim saglamasi, Dünya Devletleri yaninda yer almasi hatta onlari gecmesi bu tür egitim kurumlarin gücüne baglidir. Temelde nitelikli insan yetistiren bu kurumlarin gelecekte ülkenin gelecegini belirleyecegi bir gercektir. Günümüzde Türkiye de yaklasik 70 civarinda resmi ve vakif üniversiteleri vardir.

Gecenlerde basinda da genis yer alan Cin de yapilan Dünyanin en iyi 500 üniversitesi siralamasi ile ilgili haberleri sanirim duymayan kalmamistir. Dünyanin en basarili, en iyi üniversitelerinin siralandigi bu arastirmada Türkiyedeki 70i askin üniversiteden kac tanesinin ismine rastlayabiliyoruz acaba? Maalesef hicbir üniversitemiz bu 500 üniversitenin icine girememistir.Bazilarina göre süpriz olan bu sonuc bizim acimizdan üzüntü verici, ayni zamanda beklenen bir sonuctu. Üniversitelerimizin genel durumuna söyle bir bakalim isterseniz.

Her yil 2 milyona yakin gencimiz üniversitelerde okumak, bir yüksek ögrenime kayit hakki elde etmek icin sinava giriyor. Bu 2 milyon ögrenci arasindan yalnizca yuzde 18 i bir yüksek ögrenim kurumuna (dört yillik yüksel ögretim) kayit hakki kazanabiliyor. Bu sinavlarda ögrencilerimiz basarili olsun diye Liselerde ögretmenlerin, ögrencilerimizin, annelerin babalarin yapmis olduklari canhiras gayretleri elbette hepimiz biliyoruz. Dershaneler ayri bir yazi konusu. Bu sürecte ortaya cikan sosyal, psikolojik sorunlar baska bir konu, isin maali boyutu ise baska. 100 de 82 de kalan ögrencilerimiz ne yapiyor? Ya bir yil sonraki sinavlara hazirliga girisiyor veya velisinin mali durumu iyi ise yurtdisi egitim imkanlari arastiriyor. Bir de basörtülü müslüman bayanlarin bu sinavlara alinmadigini, alinsa dahi yüksek ögrenim hakki taninmadigini, okullara sokulmadigini hatirlarsak -sözde anayasanin esitlik ilkesine ragmen- bu oranin özelligi ortaya cikar. Anayasaya ragmen kizlarimiza reva görülen bu zülme ne adina olursa olsun razi olmak modern insanligin erdemi olamaz. Bu konuda söylenecek cok sey var. Umarim baska bir yazida ele alma firsatimiz olur. Yani bu kizlara da esit olanak saglansaydi ögrenci sayisi ve oran elbette degisecekti. Bütün Avrupa da kiz ögrencilerin basarilari erkek olanlara göre daha önde oldugu düsünülürse, acaba birileri yetenekli kizlarimizin önünü kapatmak icin bu tür insanlik disi entirikalara mi soyunuyor? Bu yolla onlarin ülkeye saglayacagi katkilari önlemek mi istiyor? Belkide bunu yapanlar hala ülkelerini sevdikleri icin yapiyorlar, kim bilir?

Son zamanlarda bu gibi sorunlarin da etkisi ile yurtdisina yönelen ögrenci sayisi gittikce artmaktadir. Son 10 yilda bu artis carpici bir sekilde göze carpmaktadir. Bu oranin günümüzde 100.000 civarinda oldugunu söyleyenler vardir. Sadece Amerika Birlesik Devletlerinde 40.000 e yakin ögrencimizin lisans ve yüksek lisans dalinda ögrenim gördükleri bilinmektedir. Dünya bankasi kaynaklarina göre Türkiye yurtdisinda ögrenci bulundurma sayisina gore 11. sirada yer almaktadir. Bu ülkeden bir kacisi göstermekte. Ülke icindede gerekli imkanlari olusturamamanin sikintisinin dogal sonucudur.

Simdi bütün bu gercekler önümüzde iken üniversitelerimizin basarisi konusuna gelelim. Bizdeki üniversiteler genellikle siyasi ve ideolojik yapilanmanin agir bastigi kurumlar olmustur. Ilk zamanlar resmi devlet destegi ile ayakta durduklarini düsünürsek bu bir ölcüde anlasilabilir. Günümüzde pek cok özel vakif üniversitelri kurulmustur. Üzülerek görüyoruz ki bu vakif üniversiteleride akil, bilim, vicdan, adalet kavramlarini bazi ideolojik kavramlar adina ayaklar altina alabilmektedir. Bütün üniversitelerin YOK baskisi altinda oldugu hatirlanirsa bir nebze belki bunu anlayabiliriz. Üniversitelerimiz bilim yapan.. bilimsel dogrulari önüne koyan, vicadanini karalamayan, makam -maddi cikarlarini bu özelliklerin önüne koymayan, ülke gelecegi ve mutlulugu icin calismayi siar edinen ögrenci ve ögretim elemanlari yetistirmeleri gerekir. ideolojik yuvalanma, Cumhurbaskani, YOK, Rektör kiskacinda bunalmis bir üniversiteden akademik calisma yapmasini beklemek elbette hayal olur. Elbette bir kisim üniversitelerimizde ferdi gayretler vardir. Bu gayretlerde zaman zaman budanmakta.. bu yolda mücadele edenler insafsizca kulplar takilarak calismalarinin yollari kesilmektedir. Üniversiteler özerk bir yapiya kavusmali.. akademik calisma öne cikarilmalidir. Öz kaynaklari kitkanaat olan ülkenin parasi bu sekilde carcur edilmemelidir. Acaba bu liste 500 den 1000 e cikarilsaydi o zaman bizim kac tane üniversitemiz listede yer alabilirdi? Bu ayri bir merak konusu. Basta rektörler olmak üzere akademik yayin ortalamasinda kac tane ögretim elemanlarimiz normal seviyeyi yakalayabilmistir? Son zamanlarda sadece siyasi maksatlarla gerekli hazirliktan ve kaynaktan yoksun olarak kurulan üniversitelerimizin hali ortadadir. Bunlarin disinda büyük maddi fedakarliklarla yurtdisindan yüksek ögrenimini doktorasini tamamlayip ülkesinde hizmet etmeyi düsünen ancak kendisine kadro verilmeyen, siyasi ideolojik yapiya mahkum edilmek istenen pek cok ögrencimzin mücadelesini yakinen biliyorum. Yillarca ülkenin maddi yapisina bir yük olmaktan ileri gecemeyen bu kurumlar umulur ki Avrupa Birligi sürecinde kendisinden beklenen yapiya kavusmak icin adim atacaktir. Bunu yapamadigi taktirde belki bir süre bu üniversitecilik oyunu devam edecek fakat sonunda bu ülke layik oldugu üniversitelere kavusacaktir. Yeterki vicdanlarimizi karartmayalim.. Bu konuda söylenecek cok sey var. Zaman zaman bu konulara yer ayirmaya devam edecegiz.

Bu arada yurtdisinda egitimi düsünen arkadaslarimizin yardimina hazir oldugumuzu bir kez daha hatirlatiyor isinan havalarin bizi calismalarimda zaafa ugratmamasini diliyorum. Bir sonraki yazimizda görüsmek üzere